30 Ekim 2012 Salı

TÜRKLÜK ÜZERİNE ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ...


TÜRKLÜK ÜZERİNE ATATÜRK SÖZLERİ!
TÜRK DEMEK: Türkçe düşünmek, Türkçe konuşmak ve Türkçe yaşamaktır. Ne Mutlu TÜRK'üm Diyene...
BOKURT MUSTAFA KEMAL
İŞTE TÜRK MUSTAFA KEMAL,
İŞTE TÜRKLÜK ÜZERİNE SÖZLERİ!
"Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarinin tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek." Atatürk
*
"Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin senelik, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; simsek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır. Kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. " Atatürk
*
"Tanrı nasip eder, ömrüm vefa ederse; Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Bati Trakya’yı Türkiye hudutları içine katacağım! " Atatürk
*
"İstanbul’da çıkan bir gazeteyi Kaşgar'da ki Türk de anlayacaktır." Atatürk
*
"Türkiye Türklerindir." Atatürk
*
"Kanını taşıyandan başkasına inanma!" Atatürk
*
"Dünya yüzünde, Türk’ten daha büyük,ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir." Atatürk
*
"Bir gün, ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alsınlar, yapıversinler." Atatürk
*
"Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avı olacaklardır." Atatürk
*
"Türk'lerin yaşadıkları her yer misak-ı milli hudutları içindedir." Atatürk
*
"Hayattaki yegane üstünlüğüm, Türk doğmaktır!” Atatürk
*
“Muhterem milletime sunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin." Atatürk
-
"Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur." Atatürk
-
"Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir." Atatürk
*
"Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir." Atatürk
*
"Eğer bende bazı fevkaladelikler görüyor, buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme bağlayınız." Atatürk
*
"Ülkeniz sizindir, Türklerindir. Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır." Atatürk
*
"Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir." Atatürk
*
"Türk aydınlarının kendi kendisini bilmemesinden ve başka milletlerde su veya bu sebeple üstünlük olduğunu sanarak, kendini onlardan aşağı görmesinden doğmaktadır. Bu yanlış görüşe son vermek için Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır." Atatürk
*
"Türkiye bir maymun değildir ve hiç bir milleti de taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır; o sadece özleşecektir." Atatürk
*
"Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İste parola budur." Atatürk
*
"Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük isler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." 
Atatürk
*
"Tas kırılır, Tunç erir, ama Türklük ebedidir" Atatürk
*
"Türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir." Atatürk
*
"Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz." Atatürk
*
"Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Kurtuluş Savaşı’nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat, bunlardan, hiçbirini kendime mal etmedim.  Yapılanın hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir irkin ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük islerimiz vardır. İlmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem sudur: Sahsınız için değil fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım.  Çalışmaların en büyüğü budur." Atatürk
*
"Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur." Atatürk
*
"Yeni Türk yazısı, Türk'ün yaradılıştan gelen zeka ve kabiliyetini geliştirebileceğinden yeni yazımızı tarlalarında çalışan çiftçilerimize, sürüleri başında dağlarda dolasan çobanlarımıza kadar en az bir zamanda yaymaya çalışmak hepimizin vicdan ve milli haysiyet borcudur." Atatürk
*
"Kanını taşıyandan başkasına inanma!" Atatürk
*
"Milletleri yükselten bu hususa bir amil daha ilave edelim; Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalı. Bu alelade bir intikam değil, hayatına, istikbaline, refahına düşman olanların zararlarını dermeyi hedef tutan bir intikamdır." Atatürk
*
"Bütün dünya bilmeli ki; karşımızda böyle bir düşman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düşmana merhamet, aciz ve zaaftır; bu insaniyet göstermek değil, insanlık hassasının yok olduğunu ilan eylemektir." Atatürk
*
"Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük isler yaptık. Bu islerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir." Atatürk
*
"Türk Milletinin karakteri yüksektir, Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir." Atatürk
*
"Su anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim." Atatürk
*
"Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy  gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.” Atatürk
*
"Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır" Atatürk
*
"Mensup olduğum Türk milletinin san ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır." Atatürk
-
"Türk Milleti yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli yasamak için şart saymış  bir kavmin kahraman evlatlarından ibarettir. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yasayamaz ve yaşamayacaktır." Atatürk
*
"Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz." Atatürk
*
"Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir." Atatürk
*
"Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. "  
Atatürk
*
"Bana, insanlar üstünde bir doğuş yüklemeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük, Türk olarak dünyaya gelmemdir."Atatürk
*
"Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır." Atatürk
*
"Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Öylelerine karşı...'Türk'üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi!' diyelim." Atatürk
*
"Evvela, millete tarihini, asil bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu göstermeliyiz." Atatürk
*
"TÜRK çetin isler başarmak için yaratılmıştır!" Atatürk
*
"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki ASIL kanda mevcuttur!" Atatürk
*
"Bir Türk, cihana bedeldir!" Atatürk
*
"Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır." Atatürk

VE
Mustafa Kemal'in
TÜRK şiiri

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alpler' inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?

23 Ekim 2012 Salı

Bayramlarınız Kutlu olsun...

KURBAN BAYRAMINIZ VE CUMHURİYET BAYRAMINIZ
HAYIRLI, MÜBAREK, KUTLU VE MUTLU OLSUN
 Karşılıklı sevgi, içten saygı, dostluk, kardeşlik ve barış kaynağı Kurban bayramı ile Hürriyet, adalet, eşitlik, demokrasi ve egemenlik timsali Cumhuriyet bayramını birlikte idrak etmenin onur, mutluluk ve sevincini yaşıyoruz.
Dönem itibarıyla bu, çok önemli ve anlamlı bir rastlantı olmakla;
Biri Manevi, diğeri Milli olmak üzere; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü ve kurtuluş haftasına denk gelen “iki büyük sevincinizi” birlikte en samimi duygularımla kutlar;  Bayramların size, ailenize; Türk, İslam ve İnsanlık âlemine adalet, barış, sağlık, mutluluk ve başarılara vesile olmasını diler;
Bilvesile selâm ve saygılarımı sunarım.
Mustafa Nevruz SINACI
***
U N U T M A !..
“Cumhuriyet, idraki hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.
Ey yükselen yeni nesil!.. İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek olan sizlersiniz., Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister., Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimi ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, yolsuzluk, soysuzluk ve dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Cumhuriyet fazilettir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
***
P.K. 118 [06 442] Yenişehir-ANKARA
gercek.demokrat@hotmail.com
www.mustafanevruzsinaci.blogspot.com

16 Ekim 2012 Salı

RTE "Örtülü ödeneği boşalttı"

RECEP TAYİP ERDOĞAN
Örtülü ödeneği boşalttı
ER TV, SİYASET Haberi
Tarih: 16.10.2012
Örtülü ödenekte harcama rekoru Başbakan Erdoğan da.
Erdoğan, örtülü ödenek harcamasıyla rekor kırdı!.. 2011’de 391 milyon TL, 2012’nin ilk 8 ayında 587 milyon TL harcadı. Paranın nereye gittiği ise “gizli” diye açıklanmıyor.
AKP dö­ne­mi­ne ait büt­çe ra­kam­la­rı in­ce­len­di­ğin­de en dik­kat çe­ken “ör­tü­lü öde­ne­k”­e ay­rı­lan pa­ra olu­yor. Ör­tü­lü öde­nek, Baş­ba­kan ta­ra­fın­dan giz­li hiz­met gi­der­le­ri için har­ca­nan pa­ra­yı ifa­de edi­yor. Bu ra­kam AKP dö­ne­min­de ade­ta re­kor kır­dı.
2011 ve 2012’de zir­ve
AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu ya­na ör­tü­lü öde­nek için büt­çe­ye ko­nan mik­tar ile ya­pı­lan har­ca­ma ara­sın­da bü­yük oran­da fark­lı­lık­lar bu­lu­nu­yor. Ör­tü­lü öde­nek­te­ki baş­lan­gıç mik­ta­rı ile yılso­nun­da­ki har­ca­ma ara­sın­da­ki en bü­yük uçu­rum ise 2011 ve 2012’de ger­çek­leş­ti. 2011’de ör­tü­lü öde­nek için ay­rı­lan baş­lan­gıç mik­ta­rı 500 bin TL idi. Ama Er­do­ğan, top­lam 391 mil­yon li­ra har­ca­dı. Bu ra­kam, 2012’nin ilk 8 ayın­da 587 mil­yon TL ol­du. Ya­ni son 10 yı­lın en yük­sek dü­ze­yi­ne çıktı. Sadece tem­muz ve ağus­tosta ör­tü­lü öde­nek­ten 156 mil­yon TL har­can­dı. Erdoğan, iktidara geldiğinden bu yana örtülü ödenekten yaklaşık 3 milyar lira harcadı.
“Giz­li­” di­ye açık­lan­mı­yor
Ör­tü­lü öde­nek­ler­le il­gi­li sık sık so­ru öner­ge­le­ri ve­ren CHP’li Ka­mer Genç, “Büt­çe gö­rüş­me­le­rinde ör­tü­lü öde­nek­te baş­lan­gıç­ta kü­çük bir mik­tar yer alı­yor. An­cak bu mik­tar es­ki ra­kam­la 700-800 tril­yo­na ula­şı­yor­. Bu ko­nu­da­ki so­ru­la­ra da ‘giz­li­’ ol­du­ğu ge­rek­çe­siy­le bil­gi ve­ril­mi­yo­r” de­di. CHP’li Atil­la Sa­v’­ın, ör­tü­lü öde­nek­le il­gi­li so­ru­su­na ise şu cevap verildi: “Ör­tü­lü öde­ne­ğin tah­si­si il­gi­li Ba­kan­la­rın ve Baş­ba­ka­n’­ın so­rum­lu­ğun­da­dır.”
LİBYA’YA ÖRTÜLÜDEN 300 MİLYON DOLAR!..
Ör­tü­lü öde­ne­ğin, ka­pa­lı is­tih­ba­rat ve ka­pa­lı sa­vun­ma hiz­met­le­ri, dev­le­tin mil­li gü­ven­li­ği ve yük­sek men­fa­at­le­ri ile dev­let iti­ba­rı­nın ge­rek­le­ri, si­ya­si, sos­yal ve kül­tü­rel amaç­lar için kul­la­nıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Ör­tü­lü öde­nek pa­ra­sıy­la giz­li ope­ras­yon­lar da ya­pı­lı­yor. Lib­ya­’da Mu­am­mer Kad­da­fi dö­ne­mi­ni bi­ti­ren Lib­ya­lı mu­ha­lif­le­re ve­ri­len 300 mil­yon do­la­rın da ör­tü­lü öde­nek­ten har­can­dı­ğı id­di­alar ara­sın­da.
MUHALİFLERE PARA GÖNDERİLDİ İDDİASI
Ya­sa ge­re­ği ör­tü­lü öde­ne­ğin ne­re­ye har­can­dı­ğı açık­lan­mı­yor. Bel­ge­le­ri de har­ca­ma son­ra­sı im­ha edi­li­yor. Ör­tü­lü öde­nek ta­ma­men Baş­ba­ka­n’­ın ini­si­ya­ti­fin­de. An­cak bu sa­de­ce “Baş­ba­kan ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­dı­ğı­” an­la­mı­na gel­mi­yor. Baş­ba­ka­n’­ın em­riy­le di­ğer ba­kan­lık­lar ve ku­rum­lar da ör­tü­lü öde­nek­ten ya­rar­la­na­bi­li­yor. Bu ku­rum­la­rın ba­şın­da Mil­li İs­tih­ba­rat Teş­ki­la­tı (MİT) ge­li­yor. Son gün­ler­de ise Su­ri­ye­li mu­ha­lif­le­re ör­tü­lü öde­nek­ten pa­ra gön­de­ril­di­ği id­di­ala­rı ko­nu­şu­lu­yor.
HANGİ BAŞBAKAN
ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN 
NE KADAR HARCAMA YAPTI?
Tansu Çil­ler
5.3 mil­yon li­ra pa­ra har­ca­dı
1993 yı­lın­da Baş­ba­kan ol­du. 1996 Mar­t’­a ka­dar Baş­ba­kan­lık yap­tı. İk­ti­dar­da ol­du­ğu son iki yıl­da top­lam 5.3 mil­yon li­ra ör­tü­lü öde­nek har­ca­ma­sı ya­pıl­dı. Çil­le­r’­in, do­lan­dı­rı­cı ol­du­ğu or­ta­ya çı­kan Sel­çuk Par­sa­da­n’­a örtü­lü öde­nek­ten pa­ra kap­tır­dı­ğı id­di­a edil­miş­ti.
Necmettin Erbakan
6.3 mil­yon li­ra­lık har­ca­ma yap­tı
Re­fah- Yol hü­kü­me­ti dö­ne­min­de Ha­zi­ran 1996- Ha­zi­ran 1997 ara­sı Baş­ba­kan­lık yap­tı. O bir yıl­da da ör­tü­lü öde­nek­ten 6.3 mil­yon TL har­ca­dı. Ör­tü­lü öde­nek­ten Çe­çen­le­re pa­ra ak­ta­rıl­dı­ğı id­dia edil­miş­ti. Er­ba­kan, par­ti­si­ne “Bu ko­nu­da ko­nuş­ma­yı­n” ta­li­ma­tı ver­miş­ti.
Mesut Yılmaz
Ör­tü­lü büt­çe­sin­den 8.8 mil­yon TL git­ti
Ana­va­tan Par­ti­si es­ki Ge­nel Baş­ka­nı Me­sut Yıl­maz, Ha­zi­ran 97’den Ocak 1999’a ka­dar Baş­ba­kan­lık kol­tu­ğun­da otur­du. Sa­de­ce 1998 yı­lın­da ör­tü­lü öde­nek­ten 8.8 mil­yon TL har­ca­dı. Mesut Yıl­maz dö­ne­mi­nde yapılan ör­tü­lü öde­nek har­ca­ma­la­rı da çok ko­nu­şul­du.
Bülent Ecevit
170 mil­yon TL’­lik öde­nek kul­lan­dı
Ocak 1999’da­ki se­çim­ler­den son­ra Baş­ba­kan ol­du. AKP dö­ne­mi­ne ka­dar da Baş­ba­kan­lık kol­tu­ğun­da otur­du. İk­ti­dar­da­ki 3 yıl­da top­lam 170 mil­yon TL ör­tü­lü öde­nek har­ca­ma­sı yap­tı. Bülent Ece­vit dö­ne­min­de en çok kay­nak ise is­tih­ba­rat har­ca­ma­la­rı­na ak­ta­rıl­dı.

6 Ekim 2012 Cumartesi

BEHZAT ŞAŞAL


DİN ÜZERİNDE YAPILAN 
BÜYÜK YANLIŞLIKLAR
İnsanoğlunun toplumsal yaşama geçişinden bugüne dek olsun, bundan sonraki yaşamımızda olsun, yaşamı üzerindeki en büyük etkenlerden birisi ve belki de birincisi DİN ve DİNİ İNANÇLARdır. Ve yine toplumlar arasındaki birçok savaşların temel kaynağı olarak din faktörü rol oynamıştır veya en azından öyle gösterilmiştir.
İnsanoğlunun DİN üzerinde yaptığı en büyük yanlışlık tek DİNİ çoğul DİNLER haline dönüştürmesidir. Çünkü dünyamızda dinler değil bir TEK din vardır. o din de birliğe yani TEK’liğine inanılan Allah’ın koyduğu, vaaz ettiği dindir.
Bütün insanlar bir Tek Allah varlığına inanmakta ve bütün insanlık hangi din inancı görüntüsü altında olursa olsun, o bir “tek” Allah’a dua ve ibadet etmektedir. Çünkü ortada bir başka Allah yoktur.
Ortada bir Tek Allah olduğuna ve bütün insanlık da bu bir tek Allah’a inandığına göre bu değişik din ve dinler anlayışı nereden çıkmıştır?
Bu, insanoğlunun elle tutup gözle gördüğü şeylere daha fazla değer vermesinden ve ona inanma duygusundan kaynaklanmaktadır. Çok din inancı; insanların, gözle görüp elle tutamadığı Allah’a değil, elle tutup gözle gördüğü onun peygamberlerine daha fazla önem verip ona inanmalarından kaynaklanmıştır. İnsanlar peygamberlerine öylesine inanıp ona öylesine bağlandılar ki, peygamberler inanç dünyasında Allah inancının önüne geçti. İnsanlar savaşları veya toplumları Allah inançlarına göre değerlendirdiler. Ve “senin peygamberin, benim peygamberim” girdabı içine girdiler. Peygamberlerin Allah tarafından görevlendirilmiş bir insan olduğunu unuttular. Peygamberlerini Allah yerine koydular. Yaşamlarını ve savaşlarını Allah’a göre değil Peygamberlerine göre düzenlediler ve değerlendirdiler. Bunun sonucu olarak insanoğlu şu gerçeği gözünden kaçırdı. Bütün peygamberlerin aynı Allah’ı anlatıp öğretmeye çalıştığı gerçeği unutuldu. Nihayetinde peygamberler de bizim gibi birer insandı. Yalnız bizlerden üstün özellikleri olan insanlardı ki Allah onları aramızdan peygamber olarak seçip görevlendirmiştir. Ama ne kadar üstün özellikleri olurlarsa olsunlar nihayet onlar da birer insandı. İnsanda bulunan bütün zaaflar, hatalar, kusurlar az da olsa onlarda da vardı. peygamberimiz Hz. Muhammed bu durumu hadislerinde defalarca ve ısrarla belirtmiştir. Örneğin “Ancak bir kulum (insanım) ben, dininize ait bir şeyi emredersem o emri yerine getirin, fakat kendiliğimden, kendi reyimle dünyanız için bir buyruk verirsem, insanım ancak (yanılabilirim) demiştir. (Celaleyn: C. 1 s. 85).
“Ancak bir kulum ben, bir kul gibi yerim, kul gibi içerim, kul gibi otururum” (Celaleyn: C1 s. 80).
“Ben Kureyş kabilesinden, kurumuş etle geçinen bir kadının oğluyum ancak” (Şifa C. 1 s. 103).
Hz. Muhammed ve diğer bütün peygamberler birer insandı. Ve insanların bir özelliği de sevdiği kişileri kusursuz, eksiksiz görüp onu alabildiğine yüceltmesi, sevmediklerini ise yine olmadık kusurlar hatalar bularak suçlamasıdır. İşte, insanları dinler ve peygamberler arasında oluşturduğu olay budur. İnananlar ve sevenler inandıkları ve sevdikleri peygamberlerini olabildiğince yükseltip yüceltmesi, inanmadıkları ve sevmedikleri peygamberi ise yine olabildiğince aşağılayıp değersizleştirme gayreti ve hatta yarışı içinde bulunmuşlar ve bulunmaktadırlar. İşte dinler arası ayrılıklar, düşmanlıklar ve savaşların kaynağı; insanoğlunun peygamber olarak inandığı, sevdiği kişileri abartılı olarak yükseltmesi, sevmesi, buna karşılık başka peygamberleri de abartılı olarak değersizleştirmesi, aşağılamasından kaynaklanmaktadır.
Bu durumu günlük sosyal yaşamımızda da rahatlıkla görebilirsiniz. Bakınız sosyal yaşamımıza, partiler, dernekler, kulüpler ve benzeri sosyal kuruluşlar genellikle genel başkanları ile birlikte değerlendirilir. Öylesine ki genel başkan kim ise, o kuruluş o kişi ile bütünleştirilir, birleştirilir ve özdeş hale getirilir. Örneğin bir parti, bir kulüp veya dernek tenkit edildiğinde genel başkan, genel başkan tenkit edildiğinde parti, kulüp veya dernek tenkit edilmiş olur. onları birbirinden ayıramazlar, birbirlerine kaynaşmış gibi birlikte değerlendirilirler. İşte din ve dini inançlar alanında da aynı hata, aynı yanlışlık yapılmaktadır. Peygamber denilen kişiler, yaymakla görevlendirildikleri dini ve dini inançlarla öylesine bütünleştirilip özdeş hale getirilmiştir. Sevmediği ve inanmadığı dini ve dini inançları yıpratmak isteyen kişiler, doğrudan doğruya peygamberleri hedef almakta, peygamberleri tenkit edilerek o peygamberin yaydığı din ve dini inançlar yıpratılmaktadır. Ve bu arada yapılan en büyük hata ve yanlışlık, peygamberlerin din adına ortaya koydukları ana felsefe ana amaç gözden kaçırılmakta, dikkate alınmamaktadır.
Örneğin, peygamber olsun veya olmasın, din veya dini inançların temsilcisi kabul edilen kişilerin, yaymak istedikleri dini ve dini inançlarını bakın nasıl ifade etmişler. Lütfen, dinlerin birer anayasası olarak kabul edebileceğimiz bu maddeleri süratle okuyup geçmeyiniz, hepsinin üzerinde teker teker düşününüz, hem de günlerce düşününüz. Yanlışlarınızı, yanılgılarınızı ve hatalarınızı görünüz.
Dinlerin Ortak Noktası
TAOİZM: Komşunun kazancını kendi kazancın gibi, onun zararını kendi zararın gibi kabul et.
(Ta’i Shang Kan Ying Pien)
HİNDUİZM: İşte en yüksek kanun budur. Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma.
(Maha Borate 5 – 1517)
BUDİZM: Sana acı veren şeyle başkalarını incitme.
(Undanavarga: 5 – 18)
KONFİÇYÜSLÜK: Sana başkalarının yapmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma.
(Analeots: 5 -23)
ZERDÜŞLÜK: Yalnız kendisi için kötü olan şeyi komşusuna yapmayan insan iyi insandır.
(Dadistan- I Dimik: 945)
YAHUDİLİK: Sana ıstırap veren şeyi başkalarına yapma. Tevrat’ın esası budur. Gerisi güzel laftan ibarettir.
(Talmud)
HIRİSTİYANLIK: İnsanların senin gibi yapmalarını istediğin her şeyi sen de onlar için yap. Bu peygamberler kanunudur.
(Mata İncili: 7 – 12)
İSLAMİYET: Kendiniz için sevmediğiniz şeyi kardeşiniz için de sevmedikçe hiçbiriniz mümin olamazsınız. (veya)
* İman etmedikçe mümin olamazsınız, insanları sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.
(Hadis-i Şerif)
Gördüğünüz gibi bütün din ve dini inanç önderleri yaklaşık aynı sözleri söyledikleri halde, din ve dini inançları arasındaki bu farklılıklar, bu düşmanlıklar nereden kaynaklanıyor?
Bu ayrılık ve düşmanlıklar, din ve dini inançların Allah’ın buyrukları olarak değil de, kişilerin din ve dini inançları haline dönüştürmemizden kaynaklanmaktadır. Israrla vurguluyorum, lütfen sözlerimi yanlış değerlendirmeyin, partiler, dernekler, kulüpler gibi kuruluşları ve özellikle din ve dini inançları, peygamber bile olsa, insanlara, kişilere bağımlı hale getirmeyin ve o şekilde değerlendirmeyin. Kuruluşlar, din ve dini inançlar devamlı ve evrenseldir, fakat insanoğlu bireysel ve geçicidir.
Özellikle evrensel ve sonsuzluk özelliğine sahip din ve dini inançlar, bireysel ve geçici olan insanoğluna bağımlı hale getirilmemelidir. Sosyal yaşamınızda çevrenize bir bakın, partilerin, kulüplerin ve dernekler gibi kuruluşların başından kaç genel başkan geldi geçti.
Geçici olan varlıklarla devamlı olan kuruluşları özdeş hale getirme hatası ve yanlışı içinde bulunuyoruz. Bunun sonucu olarak da din ve dini inançlar, Allah ile değil kişilerle bütünleşip özdeş hale gelmektedir. Örneğin, Musevilik Musa peygamberin, Hıristiyanlık Hz. İsa’nın, İslamiyet de Hz. Muhammed’in dini gibi bir görüntü almıştır. Dolayısıyla dinler Allah’ın dini değil, kişilerle özdeşleşen dinler halinde kabullenildi ve değerlendirildi. Bu durumda da insanlar ve toplumlar arasında, “Benim peygamberim senin peygamberinden daha üstün” iddialaşması ve münakaşası ortaya çıktı. Bu zıtlaşma zamanla düşmanlığa dönüştü. Allah’ın dinine değil peygamberlere inanışın getirdiği ayrılık insanlara din savaşları yaptırdı ve ne yazık ki hala yaptırıyor.
Bu durum insanlığın büyük bir yanılgı ve yanlışlara sürüklenmesine neden oldu. Peygamber de olsa kişilere ait din olamaz. Din Allah’a aittir ve Allah o kişileri, o dini duyurmak için görevlendirmiştir. Yani, peygamberler dinlerin sahipleri değiller dinin esas sahibi tarafından görevlendirilmiş kişilerdir. Yani bir başka deyişle Allah’ın görevlendirdiği öğretmenlerdir.
Bu duruma göre biz, dinin asıl sahibi olan Allah’ı bir kenara bırakıyor, Allah’ın dinini peygamberlere mal ediyoruz ve Allah için değil peygamberler için savaşıyoruz.
Çok değil biraz dikkatli düşünürsek bütün peygamberlerin insanlığa aynı Allah’ı anlattığını göreceğiz.

1 Ekim 2012 Pazartesi

‘Darbelerin zeminini medya hazırlar’ Hasan Korkmazcan


‘Darbelerin zeminini medya hazırlar’
Hasan KORMAZCAN
Türk Parlâmenterler Birliği
Genel Başkanı
Türk Parlamenterler Birliği 
Genel Başkanı 
Hasan Korkmazcan.
12 Mart muhtırasında hazırlanan metnin TBMM’de okunmasına tek başına karşı çıkan dönemin milletvekillerinden Türkiye Parlamenterler Birliği Başkanı Hasan Korkmazcan, cuntaların darbe yaparken yararlandığı en önemli unsurun medya olduğunu söyledi.
Bu duruma defalarca bire bir şahit olduğunu anlatan Korkmazcan, “12 Mart’ın, özellikle de 9 Mart darbe girişiminin önemli hazırlayıcıları medya mensuplarıdır.” dedi. Türk medyasında darbecilik ve antidemokratik girişimlere destek verenlerin bugün de olduğuna dikkat çekerek, basın mensuplarının ‘gazetecilik faaliyeti ile karıştıkları suçlardan dolayı yargılanmalarını’ birbirinden ayırmak gerektiğini vurguladı.
Cihan Haber Ajansı’na konuşan Hasan Korkmazcan, medyanın darbelere zemin hazırlanmasında önemli roller oynadığını söyledi. Bu duruma defalarca bire bir şahit olduğunu anlattı. Şunları söyledi:
“12 Mart’ın özellikle de 9 Mart darbe girişiminin önemli hazırlayıcıları medya mensuplarıdır. Bu daha sonra kendi itirafları ile ortaya çıktı. 12 Mart’ta adeta bayram eden bir grup vardı muhtıra verildi diye… Yani bizleri hedef gösteren ve sakıncalı olarak bu işe direnenleri hedef gösterenler vardı. Adeta ‘bunları niye toplamıyorsunuz. Niye susturmuyorsunuz?’ diyenler vardı.”
Hasan Korkmazcan, Türk medyasının darbecilik ve antidemokratik girişimler konusunda bugün de benzer teşebbüslerin olduğuna işaret etti. Medyada hâlâ bazı gazetecilerin bu kafa yapısına sahip olduğunu anlattı. Korkmazcan, “Geçmişte yaşananlardan ders alınmamış. Bağımsız gazetecilik ilkelerinden uzaklaşanlar var. Eskiden manipüle edilmeden yazılar okuyorduk. En azından tarafsız görünmeye çalışıyorlardı. Ama şimdi bunu görmek çok zor.” diye konuştu. Korkmazcan, gazetecilerin, gazetecilik faaliyeti ile karıştıkları suçlardan dolayı yargılanmalarını birbirinden ayırmak gerektiğini sözlerine ekledi.