18 Mart 2014 Salı

YALÇIN KOÇAK; KIRIM, "Kırım'dan Rus bayrağı inerse, Türk Bayrağı asılır!.."



GÖZÜMÜZ AYDIN…
Yalçın KOÇAK
            Kiew’deki meydancılar Rus yanlısı Başkanı kovmayı başardılar, AB’cileri sevindirdiler, ama toprak kaybettiler. KIRIM ellerinden gitti. Bizim Çapulcularımızın,  Gezicilerimizin sağduyusuna hayranım diye yazmıştım, işte gerekçesi.
            Kırım niçin, niye önemli?
Arkasındaki Azak kapalı denizine Kerç Boğazı ile bağlı olan coğrafyayı, boğazı kontrol ettiği için kıymetli Rusya’nın kalbine kadar giden suyolu kanallar bu boğazdan Karadeniz’e bağlanıyor, bunun için kıymetli.
            Rusya’nın Karadeniz filoları Sivastopol ve Yalta hatta Balıklava (Balıkova)’da üsleniyor. Rus donanmasına 12 uçak gemisi yapmış, sayısız nükleer denizaltı inşa etmiş dokların olduğu Nikolayev’ide buradan kontrol edebiliyorlar.
            Kırım meselemiz diye defalarca yazdık.
Partilerimizin kendi programlarında yazdıkları veya söyledikleriyle İktidar ya da hükümet ortağı olduklarında yaptıkları farklıdır. Bürokrasi, demokrasiyi devlet adı ve gölgesiyle perdeler,  terbiye eder, evcilleştirir, kısırlaştırır. İşte Kırım konusunda da, Batı Trakya, Kıbrıs, Adalar, Musul meselesinde, Suriye altı üstü Şam vilayetimiz meselelerinden de kısır döngüye girdiğimiz fotoğraf ortada.
            Kırım romanı, trajedyası başlıyor.
Sivil inisiyatifler, kültürel diplomasi hamlesi başlatmalıdırlar. Kırım kamu diplomasisine bırakılamaz, bırakılmamalı da. Ne diyecekler; Biz Ukrayna’nın Toprak bütünlüğünden yanayız. Irak için de, Suriye için de söylemişlerdi???
            Tarihte Ukrayna adıyla bir devlet yok, Ukraynalı diye bir millet bir kavim de yok. Bu laf benim değil Putin’in uzun yıllar önce Bush’a söylediği bir sözdür. O günden beri ne politika ürettik, bu günlere hazırlığımız neydi, araştırılıp, soruşturulup, ilgililerinin sorgulanması gereken bir konudur.
Ruslarla yaptığımız Küçük Kaynarca antlaşmasının centilmenlik dokümanında Kırım’dan Rus bayrağı inerse, Türk bayrağı çekilecek şekilde bir kozumuz varken geçmiş yılarda bu istenmemiş, Ukrayna kurulmuş, Kırım otonom, özerk bölge statüsünde tutulmuş (bakın hep ayrı ve özelliği korunmuş) tarihi anlaşmadan doğan Türk, Tatar hakları sözde de olsa muhafaza edilmiştir.
            Kırım Parlamentosunda Rusların işi olmamalı. Onlar sonuçta oraya yerleştirilmiş Rusya’nın memurları. Aynı oyun İngilizlere kiralık verilen Kıbrıs adasında da başımıza geldi. Biz Kıbrıs Rumlarına egemenlik hakkı vermemişiz ki. Onlarla bir savaş olmamış bir harp kazanmamışlar, Kıbrıs’ta nasıl devlet oldukları muamma, İngiliz piçliği…
Bir değil, beş değil. Hep aynı numara..
            Özbekistan da, Kırgızistan da, Sibirya da 3. Kuşağını yetiştiren Tatar kardeşlerimiz fukaralıktan ötürü memleketlerine dönememekte, aslında bir dönebilseler nüfusları misliyle artacak, her şey onların lehine gelişecek değişecek. Sosyolojik olarak bu bizim de son nesil, son fırsatımız.
            İşte devlet ve organizasyona burada ihtiyaç vardır.
1989’da Bulgaristan’dan göç dalgası kapıya dayandığında Bürokrasi ve Diplomasi bize 30 bin kişi ya gelir, ya gelmez diyordu. Sayı 400, 500 bini geçmişti. Allah Bürokrasiye muhtaç etmesin, etmesin de her şeyi ona bırakmış sistem. Sistemi aşmak ve sorgulamaksa Terörizm suçu;  Nato’nun dahi ilgi sahasına girer, önce Evet, sonra Hayır diyenler, neden gittiklerini dahi bilmeden Silivrilerde, Hasdallarda süründüler.
            Akıllı politika üretebilmeyi başarırsak Çanakkale ve İstanbul boğazlarından sonra 3. Bir boğazımızın olması işten değil.
            Yeni Yaltamızı yazalım, Kerç’te balık hoş olur….

5 Mart 2014 Çarşamba

Doç. Dr. Mehmet ÖZDEMİR

Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı ve Demokratlar Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta yaşanan son olayları değerlendirdi: 
“Kıbrıs’taki güvencemiz Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’dur”
            Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta (KKTC) yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak yaptığı açıklamada: “ Kıbrıs’taki güvencemiz Cumhurbaşkanı  Derviş Eroğlu’dur” dedi.
            Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
            TÜRKİYE'DE MAHALLİ SEÇİMLER VE KASET KAVGALARI!...
            “ Türkiye’de Mahalli Seçimler ve  kaset kavgaları ile göz gözü görmez bir kargaşa yaşanırken KKTC’de ilginç gelişmeler olmaktadır. Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirmek için geçtiğimiz ay ortalarında Kıbrıs Türk ve Rum liderlerinin altına imzalarını koydukları ortak metnin ara bölgede Birleşmiş Milletler (BM) Misyon Şefi Lisa M. Buttenheim tarafından okunmasından sonra bir ‘iyi niyet dalgası’ yayılmıştır. Özellikle Türk ve Rum müzakerecilerin çapraz görüşmeleri (Türk müzakerecilerin Atina’yı, Rum müzakerecilerin Ankara’yı ziyareti) memnuniyetle karşılanmıştır.
“Nihai hedefleri Türkleri, Rumların tebaası ve ikinci sınıf vatandaş yapmaktır.”
            Rum Lider Nikos Anastasiadis, geçmişteki Rum devlet başkanlarından biraz farklı gibi gözükmektedir. Rumlar, şimdiye kadarki müzakerelerde kendilerini sürekli olarak, adanın ve mevcut tanınmış devletin sahibi görmüşlerdir.
            Ada’nın tümüne sahip ve egemen olmadıkça da Türklerle herhangi bir anlaşmaya yanaşmamışlardır. Hep bir bahane bulup, masadan kalkmayı ve Türkleri de oyunbozanlıkla suçlamayı adet haline getirmişlerdir.
            ALDIKLARI TAVİZLERİ "BÜYÜK KAZANÇ" OLARAK GÖRÜYORLAR!..
            Bu müzakerelerden elde ettikleri en büyük kazanç; aldıkları tavizleri ‘kazanılmış hak olarak’ görmüşlerdir. Her yeni müzakereye de o noktadan başlamışlardır. Nihai hedefleri de Türkleri, Rumların tebaası ve ikinci sınıf vatandaş yapmaktır.
            Rum Lider Nikos Anastasiadis, ekonomik olarak iflas ve bataklığın dibinden kurtulmanın tek çaresi olarak, tek yönlü olarak ilan ettikleri münhasır ekonomik bölgelerinin içinde yer alan petrol ve doğalgazdan yararlanmayı görmektedir.
            Rumlara kalsa, bu kaynaktan Türk’lere bir cent bile vermezler.
            Ancak anlaşılan birileri; Anastasiadis’ın kulağına, adaya barışı getirerek federasyon, konfederasyon veya bizim tercihimiz iki ayrı devlet gibi bir çözümün bulunmaması durumunda, doğalgazın ve petrolün çıkarılamayacağı gerçeğini fısıldamıştır. Hatta bu işin gerçekleşmesi gerektiğini, İsrail’in de beklentileri açısından şart olduğunu hatırlatmıştır.
“Kıbrıs’ta her şey güllük gülistanlık değildir”
            Ancak Kıbrıs’ta her şey güllük gülistanlık değildir. Kıbrıs’lı Rumların şöven milliyetçiliğinin akılla ilişkisi hiçbir zaman olmamıştır. Papadopulos liderliğindeki ‘Megalo İdea’, panhelenizm taraftarı DİKO partisi hükümetteki 4 bakanını çekmiştir.
            Geri kalan 7 bakan da Rum lidere yeni bir kabine revizyonu fırsatı  vermek için istifa etmişlerdir. Böylece görüşmeler ilk meyvesini Anastasiadis hükümetinin yıkılmasıyla vermiştir. Bu istifalar Rum liderin Amerika ve AB nezdinde elini güçlendirecektir.
            Rum tarafı bu istifa olayını dünyaya ve bize karşı bir taktik olarak kullanacaktır. ‘Beni daha fazla zorlamayın, hükümetim de istifa etti. Türklere taviz veremem. Sonuçta bu varacağımız anlaşma halkın onayına gidecek. Halkta ne kadar tepki olduğunu görüyorsunuz’ diye baskılara karşı duracaktır.
            Bu bir oyundur ve egemen güçler yine Rumlara karşı uygulayamadıkları baskı silahını, her zamanki gibi Türklere doğrultacaktır. Hele dışarıda itibarını gün be gün kaybeden bir Türkiye ve durdurulamaz akıbetini önlemeye çalışan bir Başbakan varken…
            MİLLİYETÇİLİĞİNDEN EMİN OLDUĞUMUZ LİDER, EROĞLU...
            Bu durumda iş, milliyetçiliğinden emin olduğumuz KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’na kalmaktadır. Kendisini bu oyunda bilgi ve tecrübesiyle en önemli güvence olarak görmekteyiz.”
            (DP Basın Merkezi – Ankara, 05 Mart 2014)