11 Haziran 2012 Pazartesi

Dr. Ali Nejat ÖLÇEN

EMPERYALİZM'E  KARŞI (3U) TEORİSİ:
UYMAK; UYUŞMAK; UYUMAK!.. (UUU)
Dr. Ali Nejat Ölçen
Emperyalizm bir ülkeyi egemenliğine alması için,  kendisine hizmet edecek uşakları satın almakta güçlük çekmez. Çünkü hiz­met arz edenlerin sayısı emperyalizmin gereksiniminden fazla olduğu için uşaklığın fiyatı çok ta düşük olacaktır elbet. Ne var ki, uşaklar, yurtsever görünmeyi becerebilsinler, ulusal çıkarları korumanın rolünü oynayabilsinler. Bunlar­dan hangisinin öğretim üyesi, yazar çizer  ve hangisinin başbakan olabilmesine  karar vermekte çok ta beceriklidir emperyalizm.  ABD’ uyum yeteneği olanları daima bağrına basmış ve özel eğitim programına almayı ihmal etmemiştir.O özel eğitim, kişiyi hangi alanda kullanacağına karar vermesi için gereklidir. Kullanılanların yazgısı, bir süre sonra çöpe atılmaktır.
Böylesi girişime de hemen başlamaz emperyalizm.. Sabırlıdır, ken-dine özgü bilim­sel yöntemler geliştirmiştir.  En az 50 yıllık bir proje hazırlar. Örneğin Osmanlı’yı kendi üzerine çöken afet olarak görmüş ve onu yok edişe sürükleyen uzun erimli stratejisini 1600’lü yıllarda uygulamaya koy­muştu. İstanbul’daki saraya başta padişahlar olmak üzere  olağa­nüstü değerli armağanlar bağışlayarak.  O nedenle armağanlar ve görkemli  rüşvet dizgeleri Saray’ın bir kapısından girerken, öteki ka­pıdan  kapitülasyon ahitnameleri çıkıyordu.
Bugün  teknolojik gelişmenin öncülüğünü sürdüren emperyalizm, Tür-kiye içinde olmak üzere  Ortadoğu’daki Islam ülkelerini de denetimi altına almıştır. Zaten hangi ülkede dirençle karşılaşırsa,  i, o ülkeye bombalarla demokrasi armağan edilir. Şimdilerde Ortadoğu’da yaşa­nan iç kargaşa, kanlı çatışmalar ve buna eklenen emperyalizmin bombalı demokrasisi, barış güvercinlerini taşıyan  füzeler o ülkeleri barışa, mutluluğa, ve huzura kavuşturmadı mı? Kuzey At­lantik Paktı olan NATO, kuzey’i bırakıp ta güneyde Akdeniz’de ne arı­yordu diye soran oldu mu?  O gemiler Akdeniz kıyılarında  barışı sağla­mak için namlularından  bombalar savurmasaydı Libya’ya barış gelir miydi!, BOP eşbaşkanımız savaş gemilerimizi NATO’nun buyruğuna verir- miydi! O gemilerin arasında  Türkiye’mizin  ne işi var diye soru sormayı mı düşünüyorsunuz? 
Sorunun yanıtını  Stern dergisinin 1985’lerde yayımlanan  nüshasın­daki resimde bulacaksınız.  Suriye ortadan kalkmış, onun yerine  Israil yerleşmiştir.  Ortadoğu’da BOP gereği yeni bir coğrafya oluş-turulmaktadır.  Bu coğrafyanın sınırları yıllar önce çizildi. Şimdi uy-gulanıyor.
Suriye’deki iç kargaşayı bahane ederek,o ülkeye askeri müdahele için Türk ordusunu kullanmak ve AKP ikti­darının buna boyun eğmesi Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun  tasarı­mına ters düşmek olmaz mı? Ülkemizin bunca sorunu varken, “kalım-dirim” savaşına yol açmanın sorumluluğunu AKP nasıl taşıyabilir? Çankaya’daki başkomutanın sesi niçin çıkmıyor?
Mısakı Milliyi ve ulusal iradeyi yok edecek bir koşul:
2004 yılında Avrupa Birliği (AB) nin ülkemize ilişkin gelişme raporuna ek “restricted” kaydıyla  yayınladığı belgede bakı­nız neler yazılı:
Ortadoğu’da su gelecek yıllarda önemli  stratejik konu olacak ve Tür­kiye’nin AB’ye katılımıyla su kaynaklarının ve alt yapı yatırımlarının uluslararası yönetimi (barajlar ve Fırat ile Dicle nehirleri havzası sulama projeleri Israil ile onun  komşu ülkeleri su bir­liği)  Avrupa Birliği için en önemli konu ola-caktır.

(Water in the Middle East will increasingly become a strategic issue in the years to come, and with Turkey accession one could exept intenational management of water resources and infra-stuctures (dams and irrigation schemes in the Euphrates and Tigris river basins, crossborder water cooperation between Israel and its neighbouring) to become a major issue for he EU)
Fırat ve Dicle nehirlerinin havzasındaki su kaynakları ve onların alt yapı yatırımları neden Israil’in de katıldığı uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesi neden önemli konu olarak gündeme girsin? Bu so­ruyu sorarak tepki göstermemek emperyalizm karşısında ya uyumak, ya uymak ya da onunla uyuşmaktır. Tür­kiye’nin Misakı Milli bilincini ve coğrafi varlığını ko­rumaktan vaz geçmektir. İşin en acı yanı, bu sözleri hemen şu tümcenin  izlemesi:
Türkiye’nin AB’ye katılımıyla büyük Kürt azınlığının durumu ve bölgedeki öteki ülkelerde Kürt diaspora varlığı şimdi AB’yi ilgilendirecektir
AKP, iktidardadır ve bugün Çankaya’da olan Abdullah Gül’de o tarihte dışişleri Bakanı. Niçin sustular. Çünkü: Emperyalizm karşı-sında sadece üç seçenek var: Uyumak,Uymak, Uyuşmak..Yani BOP’a UUU ile biat  etmek. Zaten  biat kültürünün gereğidir bu. O neden-le  Türkiye’mizin dış politikasını UUU  olarak özetleyebiliriz.
ABD kendi ülkesinde Suriye elçiliklerini  dışarı atma kararı alırken UUU gereği  Türkiye’de aynı kararı alacaktır elbet. Suriye diplomat-ları 72 saat içinde ülkeyi terk etmeliler,UUU’gereği..
UUU’nın Türkiye’mizi  badirelere sürükleyeceğini öngörmek hiç te zor değil.  Eğer Suriye’ye askeri müdahelede bulunursak Iran,şimdiki tehditlerini uygulamaya koyacaktır.Ülkemizdeki toplumsal karmaşaya, kapıda bekleyen ekonomik kriz de eklenince bu sadece AKP iktidarının  sonu olmayacak ülkemiz, bütünlüğünü korumakta da zorlanacaktır. Zaten AB’nin 2004 yılındaki  ra­poru açıkça belirtiyor bunu. Misakı Milli’nin “eyaletlere bölünmesi”ni öngörüyor.2004 yılındaki Türkiye’ye ilişkin raporunun 9.sayfasındaki tümce.
Ekonomik ve toplumsal bütünleşme:Gerikalmış  bölgeler  Konya (Konya ve Karaman eyaleti), Kayseri (Kayseri,Sivas ve Yozgat eyaleti) Malatya (Malatya,Bingöl, Elazığ ve Tunceli eyaleti)  ve Ağrı (Ağrı, Iğdır,Kars ve Ardahan eyaleti) öncelikli hedeflerdir.
Hangi hak ve yetkiyle benim coğrafyama burnunu sokuyorsun diyen bir devlet ve siyaset adamına da rastlamadık. Çünkü UUU, ülke­mizin ana poliİkası oldu. UUU’nun yürürlükte kalması için, kürtaj,sezeryan gibi gündem saptırımı, böylesi bir programın gereği mi, yanıtı sizlere bı­rakıyorum.
Saygılarımla.
Dr. Ali Nejat ÖLÇEN alinejat@olcen.net
***
BİR YORUM: “KATILIM VE KATKI”
Sayın Ali Nejat OLCEN Bey,
Ne kadar güzel özetlemişsiniz günümüzde yaşananları...
"Kullanılanların yazgısı, bir süre sonra çöpe atılmaktır."
İşte birilerinin "Silivri" macerasına bir de bu gözle bakmak gerekir.
Selam ve saygılar.
Mustafa Zeki SAHIN