Mustafa Nevruz SINACI
Seçimden tam 9 gün sonra, 23 Haziran 2011 – Perşembe günü Yüksek Seçim Kurulu “12 Haziran 2011 tarihli 24’üncü, ‘usulen parlâmenter tespit ve tefhim’ tatbikatının” resmi sonuçlarını açıkladı.
Şimdi; “Bu seçimin namusu CHP ve MHP’den sorulur” ile “Akıl, bilim ve gerçeğin ışığında analiz” başlıklı makalelerimde, ısrarla vurguladığım hayati bir konuyu hatırlatmak; Fiili ve hukuki muhatapları “kamu vicdanı adına” sorgulamak istiyorum:
Şöyle ki:
Kendi beyan, yayın ve ifadelerine göre, “her sandıkta asgari 2 görevlisi” olan CHP, MHP ve BDP ‘emek, özgürlük (?) demokrasi (!) bloğu’ niçin YSK’dan önce veya akabinde ellerindeki sandık başı, teslim-tesellüm ve birleşik tutanak sonuçlarını kamuoyuna açıklayıp tekzip yahut tasdik beyanında bulunmadı? Bu ne kadar basit, ilkesiz, anlamsız ve tutarsız bir particilik? Her fırsatta YSK’nu suçladıkları ve “güvenilmez” yaftası ile damgaladıkları halde; Onurlu, dikkatli ve sorumlu bir biçimde takip etmez; Buna rağmen, özellikle kendi ihtiras, “kast-ı mahsus” ve cehaletlerinden kaynaklanan mesnetsiz suçlamalarını ısrarla sürdürürler!..
Yüksek Seçim Kurulu’nun elbette “başkanından, ilçe seçim kurulu hâkimleri ve en dip sandık başı görevlilerine kadar” takdir, tensip ve tasvip edilecek yanı yok. Vaktiyle Demokrat Parti olarak bunlardan çektiğimiz çile, yediğimiz fırça, maruz kaldığımız azar, istihza, inat ve aşağılamalardan illallah etmiştik. Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen “biz” saygıda kusur etmedik. Usulde hata yapmadık. Hukuki takipte ihmalkâr olmadık.
Sonuçta: Zorla da olsa YSK’yı hak, adalet ve hukuk’a vesile kıldık.
Şimdi soruyorum: Şu an şikâyet konusu sürecin idare, idame ve hatasız icrası için kaç sorumlu vatandaş, kaç dikkatli siyasi parti dilekçeler vererek, itirazlar yaparak, hatırlatma, uyarma ve duyurularda bulunarak veya davalar açarak sürecin sağlıklı biçimde oluşmasına ve işlemesine katkıda bulundu? Göründüğü kadarıyla benim verdiğim ve ‘biri hariç’ diğerlerine hiçbir cevap alamadığım başvurular dışında, pek de alâkadar olan çıkmamış!...
Kaldı ki; AKP sekiz yıldır abuk-sabuk, amaçsız ve anlamsız Anayasa değişiklikleri peşinde koşarken ben; siyasi partiler ve seçim yasalarına dikkat çekebilmek için uğraş verdim. Netice ortada. “Yasa dolanma” fikrinin mucidi sahteci bezirgânlar, adalet ve hukuktan zerrece anlamayan, sözde yasa’cı danışılanlar sayesinde memleket karmaşa, kalkışma/kaos, anarşi ve terör, tehdit ortamına itildi. Üstelik göz göre, göre…
Şimdi gelelim YSK tarafından açıklanan “kesin” sonuçlara:
Türkiye geneli kayıtlı seçmen sayısı (cezaevi dâh) 50.237.343
Yurtdışı kayıtlı seçmen sayısı 2.568.979
Seçmen sayısı Türkiye toplamı 52.806.322
Gümrükler dâhil oy kullanan seçmen sayısı 43.919.948
Gümrükler dâhil “geçersiz” oy sayısı 973.185
Gümrükler dâhil “oy kullanamayan” seçmen s. 8.886.394
Bu Sonuçlara Göre “Hesabın Gerçeği”:
1. Seçime Katılma Oranı: % 87.16 değil, % 83.18
2. AKP’nin aldığı oy: % 49.80 değil, % 40.37
3. CHP’nin aldığı oy: % 25.98 değil, % 21.06
4. MHP’nin aldığı oy: % 13.02 değil, % 10.55
5. BDP’nin aldığı oy: % 06.59 değil, % 05.34 olup;
Yurt içinde oy kullanmayan (6.451.678) ve oy kullandırılmayan (2.439.696) yurt dışı seçmeni ile cezai takibe uğramamak için sandığa gidip “iptal” oyu kullanan (973.185)’i alıp;, Toplam (9.864.559)’e (muhtemel 750.000 dolayında) iddia edilen “kayıt dışı” seçmeni ilâve ettiğimizde; Katılım oranı derhal % 80’in altına; ‘orta malı-sahte/sanal’ oyların ispatı halinde ise katılım oranı % 70’e ve AKP oyları % 30’a düşer. Unutma!.. “Adalet mülkün temelidir” (Mülk = Devlet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder