"İcra eden, tatbik eden, karar verenden daima
daha kuvvetlidir."
Maalesef çok üzücü, acı ve kötü günler geçiriyoruz. Büyük
önderimizin, zor günlerdeki "devlet adamlığı"na örnek olması açısından, çok önemli bir
anısını anlatmayı kendime görev bildim. Mevcut ve mer-i hükümet ile Cumhuriyetin bürokratlarına!.. önemle duyurulur.
Saygıyla. Emrah Çoruh
Atatürk'ün devlet adamlığı, Stalin'in verdiği bir demeç
üstüne gidişi
Stalin'in Sovyetler Birliği'nin başında olduğu dönemler...
Sovyetlerin Ankara Büyükelçisi ünlü bir diplomat Karakan... 1917 Ekim
Devrimi'nin yıl dönümlerinden birinin sabahında Stalin, son derece sivri,
anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor. Bu demecinde aynen şunları söylüyor:
"Herkes bilsin ki, Rus Milleti; Boğazlarla, Ardahan'ı
ele geçirmekten asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davalarımızı
halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum..."
Aynı gece Ankara'da Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilalin
yıl dönümü kutlamaları yapılıyor. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, gece
yarısına doğru Stalin'in bu densiz demecinden haberdar oluyor ve maiyetine
emrediyor:
"Arabaları hazırlayın gidiyorum."
"Paşamız bu saatte nereye gidecekler?"
" Sovyet Sefareti'ne."
Mahiyetin etekleri tutuşur çünkü olayı kavrarlar, içlerinden
birisi Atatürk'e:
"Paşa hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz devlet
başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?"
"Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin
vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun.
Hazırlayın arabaları." diye cevap verir.
Büyük önderimiz ve arabalar hazırlanır. Atatürk ve maiyeti,
Sovyet sefaretinin kapısına dayanır.
Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada
sefarette büyük bir balo vardır. Atatürk kendisini karşılayan Büyükelçi
Karakan'ı görünce:
"Merhaba Karakan" der ve aynı sert ifadeyle devam
eder. "Rahatsız ettik ama sen benim şahsi dostumsun, kusurumuza bakmazsın.
Bir hususu esasından anlamaya geldim."
"Ajanstan öğrendiğime göre, başbakanınız Stalin,
Ardahan'la Boğazları istemiş, kararıkatiymiş...Pek yakın bir gelecekte bu
kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna
benzer şeyler söylemiş. Tabii ki bu nutkun da bir sureti sende vardır. Getir
bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım."
Stalin'in nutku getirilir. Atatürk metnin o kısmını
yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir. Nutuk ajanstan geçen metin ile
aynıdır. Atatürk sorar:
"Karakan, sefaret telsizinden derhal Stalin'i
bulduracaksın. Bu beyannatından vazgeçip geçmediğini sorduracaksın. Başbakanın
tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim. Bu cevap bu gece
gelecek çünkü benim senin başbakanından daha önemli kararım var. İstediğim
cevabıalmadan sefaretinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde
gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim..."
Karakan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve
Atatürk'ün söylediklerini aynen nakleder. Stalin'den gelen cevap büyük
önderimizi tatmin eder çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir. "Stalin
sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar'la Ardahan'ı almak gibi bir arzusu katiyetle
yoktur..."
Atatürk cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karakan'a
hitaben "Karakan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir
tanışıyoruz, istersen bize iltica et."
Karakan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan
hemen sonra bir telgrafla geri çağrıldığını açıklayarak: "Teşekkür ederim.
Sizi tanımış olmam bile kafidir ancak memleketinizdeki vazifem sona
ermiştir. Yarın hareket edeceğim."
Atatürk fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya döner. On gün sonra
şöyle bir haber gelir. Sovyetler Birliği'nin eski Ankara Büyükelçisi Karakan
fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir.
Evet işte böyle, daha fazla yoruma gerek var mı?
Sözümü, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumak için şehit
düşen askerlerimizi saygıyla anarak bitiriyorum.
Kaynak: Prof. Herbert Melzig
Devlet adamı söylentiye bile tahammül edemeyip, Rus
Konsolosluğunu basıp hesap sorarken, şimdikiler altın tepside sunuyorlar
binbir emekle meydana getirilen memleketin değerlerini...
Rahmetli Atatürk Diyarbakır'ı kapsayan Kürt devleti
haritasını görseydi, o haritayı çizenlere, duvara asanlara, yayınlayanlara ve
de bu duruma aldırmayanlara yedirirdi!, Şahin Erkene,
*
Türkiye Cumhuriyetini kuran TÜRKİYE halkına TÜRK Ulusu denir. Türk Ulusu, halk yönetimi olan Cumhuriyetle yönetilen bir Devlet kurmuştur. Türk Devleti Laiktir. Türk Ulusunun dili Türkçedir. Türk Ulusu Asya'nın batısında ve Avrupa'nın doğusunda olmak üzere, kara ve deniz sınırları ile ayrılmış, dünyaca tanınmış büyük yurtta yaşar. Onun adına"Türk Eli", "Türk Yurdu" derler…
Gazi Mustafa Kemal ATA-TÜRK
*
Türkiye Cumhuriyetini kuran TÜRKİYE halkına TÜRK Ulusu denir. Türk Ulusu, halk yönetimi olan Cumhuriyetle yönetilen bir Devlet kurmuştur. Türk Devleti Laiktir. Türk Ulusunun dili Türkçedir. Türk Ulusu Asya'nın batısında ve Avrupa'nın doğusunda olmak üzere, kara ve deniz sınırları ile ayrılmış, dünyaca tanınmış büyük yurtta yaşar. Onun adına"Türk Eli", "Türk Yurdu" derler…
Gazi Mustafa Kemal ATA-TÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder