SEVGİLİ
VE DEĞERLİ HALKIMIZ
BİLSİN
Kİ !..
Cumhuriyet
tarihinin en ağır bunalımlarından birini yaşamaktayız.
Türk
milleti bu süreci de elbette sonlandıracaktır. Şimdilik sorumluları ve
suçlarını tespit dönemindeyiz. Tedip ve tazmin dönemleri de gelecektir.
Şafak
yakındır.
Yeni
şafak, en az 1946’daki kadar demokrasiye, en az 1955’deki kadar kalkınmaya, en
az 1966’daki kadar sanayileşmeye dönük bir heyecanla sökecektir.
Bunalımın
ağırlığı ve bağlantıları, milli atılımın, inkılâpçı ve sosyal adaletçi bir
programla yürütülmesini zorunlu kılmaktadır.
Gücümüz;
19 Mayıslarda, 7 Ocak 1946 şafaklarında denediğimiz birikimlerdedir.
Aşağıda
7.1.2014 tarihli bir değerlendirmeyi sunuyorum:
Hasan
KORKMAZCAN
20. Dönem TBMM
Başkan Vekili
46 Şafağı’nda Demokrat Parti
İki
yüz yıllık bunalımlı arayış dönemlerinin sonunda, 7 Ocak 1946 tarihinde Türk
siyaset tarihinin en önemli adımlarından biri atıldı. Demokrat Parti kuruldu.
Altmışlı
yıllardan seksenli yıllara kadar, benim çok dinlediğim “Biz 46 Şafağı’nda Yola
Çıkanlar” tanımlaması, merkez- merkez sağ siyasetin ortak kimliği oldu. Bu
söylemi, demokrasi döneminin önemli hatiplerinden Talat Asal, Ali Naili Erdem
ve Cevat Önder’in davudi seslerinden hâlâ duyar gibiyim.
Demokrasi,
milli değerler, hukuk devleti, halka hizmet bilinci, faziletli yönetim,
Cumhuriyetin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, egemen ve bağımsız bir
toplum olarak dünya milletleriyle yarışmak, dünya barışına katkı, evrensel
kültürü halkı Müslüman ve laik yönetimi benimsemiş bir millet olarak
zenginleştirmek, dayanışma ruhuyla kalkınmasını bir arada gerçekleştirerek
huzur ve refah toplumuna uzanmak hepimizin ortak hülyasıydı....
Her
dara düştüğümüzde, her rehavete kapıldığımızda “46 Şafağı’nı” hatırlamak bize
yeni bir başlangıç yapmanın enerjisini verirdi. Yeni başlangıçlar için hiçbir
koşul bizi yılgınlığa ve bezginliğe itemezdi.
“1946
Şafağı’nda Yola Çıkanlar” bilinci, millet hizmetinde üç-dört kuşağı kozmik bir
eylem bulutu gibi sarmıştı.
1957
Seçimleri’nin sonuçlarını Isparta Demokrat Gazete’nin matbaasında şafak vaktine
kadar izlemiştim. O yıllarda Celal Bayar’ı, İsmet İnönü’yü, Tevfik İleri’yi,
Said Bilgiç’i, Suphi Baykam’ı, Fethi Çelikbaş’ı salonlarda ve meydanlarda
dinlemiştim. Adnan Menderes’le şafak vakti yollara düşüp temel atma
törenlerinin haberlerini yazmıştım. “Kıbrıs Türk’tür, Türk Kalacaktır”
sloganlarıyla mitinglerde konuşanlardan biri olmuştum.
27
Mayıs darbesi bu coşkuyu durdurdu. Adeta ırmağın yatağını değiştirdi. Daha önce
halktan yönetime, partilerden halka geçen enerji akımı kesildi.
Büyük
şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri, içinde
her sınıftan Türk insanının bulunduğu bu sinerji yumağının en güzel tasviridir.
İşte,
27 Mayıs’ta kaybedilen bu ruh olmuştur.
Anadolu’nun
büyük ozanı Homeros da her destan bölümüne güzel Anadolu’nun şafaklarını
anlatarak başlar: “Toprakların üstünde uyanan Şafak kızı, gül parmaklarıyla
ufukları boyarken kahramanlar yola koyulur.”
Bu
Anadolu Şafakları, bu binlerce yıllık yurdumuzun hep taze başlangıçlara
yönelten çağrıları, atalarımızı “Uzak Asya’dan” İstanbul’a, Roma’ya, Viyana’ya
koşturmuştur.
1946
Şafağı da, Milli Mücadele kahramanlarını elbirliğiyle demokratik rejimi kurma
görevine ulaştırmıştı.
Zamanın
Milli Şefi de, zamanın muhalefet liderleri de TBMM’nin İstiklal Madalyası’yla
onurlandırdığı gazilerdi. Onlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün silah, siyaset ve
dava arkadaşlarıydı.
1950-1960
arasındaki kavgaları da sert oldu. Kırıcı oldu. Fakat bugüne kadar her kalite
erozyonunda dönüp örnek aldığımız, devlet yönetiminin faziletli uygulamalarını
da Türk tarihine onlar yazdılar.
1961
sonrasında bizler yine 46 Şafağı’nın ilhamlarıyla demokrasiyi yeniden inşa
etmeye koyulduk.
1971
sonrasında yeni darbe saldırılarına 46 Şafağı’nın bilinciyle karşı koyduk. Bu
yıllarda, demokrasinin yaralarını sarma konusunda İnönü-Bayar yakınlığına
tekrar tanık olduk. Milli Mücadele’de yorgun vatanı kurtarmada birbirlerini
tamamlayan rollerindeki gibi demokrasi görevi üstlendiklerini gördük.
7
Ocak 1946’da atılan demokrasi adımı tıpkı Kuvay-ı Milliye gibi, halkımızın
tarih boyunca bağımsız ve egemen bir millet olarak “kendi iradesini devlet
hayatına hâkim kılma” arzusuyla başlamıştır.
Biz,
“1946 Şafağı’nda Yola Çıkanlar” her zor dönemeçte yeniden fazilet yolculuğuna
çıkacak enerji, umut, kuvvet ve kudrete sahip olduk.
Yeniden oluruz.