ADALETİN
MUTFAĞINDA BİR FAZİLET ABİDESİ
Mustafa
Nevruz SINACI
Bu gün siyaset yapmayacak ve
siyasetten konuşmayacağız...
Şeref AYDOĞAN |
Hani,
merhum İsmet İnönü’ye bir söylem izafe olunur; “Kafasında kırk tilki dolaşır,
lâkin hiçbirinin kuyruğu bile, mümkün değil bir diğerine değmezdi…” Demem o ki,
bu hafta hayırlısıyla “merhaba” dediğimiz 2014 yılı itibarıyla Türkiye
Cumhuriyetinde irili ufaklı tam 78 siyasi parti mevcut. Bunlardan ez az 60 – 65
tanesi usulen, şeklen, muvazaa (tartışmalı, bir başka partinin yedeği,
müstakbel ikamesi, stepnesi) cihetiyle ve bilhassa günü gelince (seçim
arifelerinde) pazarlık masasına konulmak için vardır. Bir kısmı da, yasal
boşluk, ayrıcalık, imtiyaz ve istisnalardan yararlanarak “dokunulmaz tüzel
kişilikler üzerinden çıkar sağlamak amaçlıdır. Bazıları da radikal uç ve
unsurların at oynattığı, (görünürde ve resmiyette herhangi bir kötü sicili
olmayan) De’Facto menfaat örgütlerinin cirit attığı yerlerdir.
Biz,
muhtemelen bunların arasında yer alan iyi, namuslu, dürüst, tarafsız, bağımsız,
onurlu ve sorumlu; Hukukun üstünlüğüne sahip ve bütün unsurlarıyla saygılı
gerçek demokrat kitle partilerini tenzih ederiz. Zira unutulmamalıdır ki
“Siyasi Partiler İnsan Hakları, Adalet ahlâkı, Hukuk ve Demokrasinin
vazgeçilmez unsurlarıdır.”
İşte
bu nedenle ülkemizde 50 yılı mücavir bir süredir adalet yok. Hukuk tartışmalı,
“kalkınma-gelişme, ilerleme, özgürlük, güvenlik, bilim, toplumsal mutluluk,
şerefli, helâl ve dürüst zenginliğin teminatı demokrasi, külliyen yok
hükmündedir.” Kimin sayesinde? Elbette mevcut ve mer-i siyasi parti nam
teşekküllerin bir kısmının!.. Şimdi sözün özüne gelelim:
Devlette
her sektörün idare, idame, takip, kontrol, kanun ve kurallara göre koordine
edildiği bir sorumlu daire vardır. Elbette, bu siyasi partilerin de, takip,
kontrol ve koordine edildikleri bir devlet ünitesi var. Kendi özel yasası ve
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu gereği, Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı
bünyesinde kurulu “Siyasi Partiler
Bürosu”…
Ama
yukarıda “mutlak surette namuslu, dürüst, demokrat, adalet ve hukuka hakkıyla
vakıf, sahip ve saygılı” olanları istisna ederek tanımlayıp, kısaca durumlarını
açıkladığımız; Nevi-i şahsına münhasır Türkiye Cumhuriyeti partilerini hukuki
yönden takip, kontrol, idare ve istikrarla (yol kazası, faaliyet arızası,
sahtekârlık, yalancılık, idareyi kandırma olmadan ve birbirlerine karşı
saygılı, mesafeli konumda) faaliyet göstermelerini sağlamak, gerçekten de
dünyanın en zor, en çileli, belâlı, yorucu ve meşakkatli işidir!..
Peki, yozlaşmış bir
yapıda bu nasıl mümkün olmakta?.
Cevap: “adaletin
mutfağı”, yani “Siyasi Partiler Bürosu” sayesinde
İfa
ve icra ettiği görev, taşıdığı sorumluluk, hayati varlık ve ağırlık bakımından;
En az bağlı bulunduğu kurum olan “Yüksek
Mahkeme” kadar önemli bir ünite. Yıllar önce basiret, feraset ve beka
sahibi nadirden bir “umur-u devlet” eşhasınca keşfedilmiş bir “fazilet abidesi”
etrafında ve Atatürk’ün “millet memuru” tarifi muvacehesinde; Fedakâr, vefakâr,
hak, hukuk, adalet ve sadakat ilkeleri etrafında halkalanmış, görev şuuru
içinde bir grup memur…
İfrat
değil, tefrit değil, abartma hiç değil!.. Ben bu daireyi yıllardır bilirim.
Bu
görevi özveriyle 30 yıldır yürütmekte olan, sevgili ve değerli Müdürümüz Şeref
Aydoğan’ın kurmuş olduğu düzen (sistem) sadece ben değil, her hangi bir siyasi
partili olup da, kendisini tanımayan, bilmeyen, takdir etmeyen kimse yoktur.
Şeref Aydoğan ve değerli mesai arkadaşları Türk Siyaset hayatının “idame ve
idare” makamında çok saygın bir yere sahip olmakla; Burada, izninizle Şeref
Aydoğan’ı biraz tanıtmak istiyorum:
ŞEREF
AYDOĞAN: 1949 Yozgat-Çayıralan, İnönü köyü doğumlu. İlkokulu kendi köyünde,
Ortaokul ve Liseyi Ankara’da bitirdi. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Matematik
bölümünü memuriyette tamamladı. Hem çalıştı, hem okudu. Bu arada evlendi, aile
geçindirdi. Vatani görevini Yedek Subay olarak Ağrı-Patnos’ta yaptı. Evli ve üç
çocuk babasıdır...
İyi ki varsın Şeref Aydoğan, keşke
bütün devlet memurları da senin gibi olsa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder