15 Mayıs 2014 Perşembe

Bu kaçıncı "KALLEŞLİK VE KAHPELİK"; AİHM'nden şok Türkiye kararı!..

AİHM'den şok Türkiye kararı!
Türkiye, Kıbrıs için 90 milyon Euro tazminat ödeyecek
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs Rum Kesimi arasındaki müzakereleri kökünden değiştirecek bir karar aldı. Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında adanın bölünmüş kalması sebebiyle Türkiye'ye tazminat cezası verilmesi konusundaki kararını açıkladı.
Avrupa İnsan Hakları MahkemesiKıbrıs Barış Harekatı sebebiyle Türkiye'nin 90 milyon Euro tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti. Bunun 30 milyon Euro'luk kısmı Kıbrıslı Rum ailelere verilecek. Karar sonrası Türkiye tarihinde ilk kez tanımadığı bir devlete tazminat ödemek zorunda kalacak.
TÜRKİYE'DEN SERT YANIT!
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, kararla ilgili, "Mahkemenin hakkaniyetten uzak ve yeni bir adli hata teşkil eden bu kararı, Türkiye'yi Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı müzakere edilmiş bir çözüm bulunması yönündeki kararlı tutumunu sürdürmekten alıkoyamayacaktır" açıklamasını yaptı.
Mahkemenin karar kısmında şöyle denildi:
1. 16'ya karşı bir oyla, 10 Mayıs 2001'de verilen karardan bu yana davacı hükümetin Konvansiyon'un 41'inci maddesi uyarınca formüle edilen taleplerin yerine getirilmediğine,
2. 16'ya karşı bir oyla Konvansiyon'un 41!inci maddesinin kayıplar için de uygulanmasına,
3. 15'e karşı iki oyla 41'inci maddenin Karpaz Yarımadası'nda mahsur kalan Kıbrıslı Rumlar için de uygulanmasına,
4. 15'e karşı iki oyla,
a. davalı devletin, kayıp kişilerin ailelerinin manevi zararının karşılanması için şikayette bulunan hükümete üç ay içinde 30 milyon euro ödemesine,
b. son ödeme tarihinden itibaren bu miktara Avrupa merkez bankası'nın borç verme faizinin uygulanmasına,
c. bu miktarın kurbanların ailelerine davacı hükümet tarafından 18 ay içinde Bakanlar Kurulu gözetiminde dağıtılmasına,
5. 15'e karşı iki oyla,
a. davalı devletin, Karpaz Yarımadası'nda mahsur kalan Kıbrıslı Rumların uğradığı manevi zararın karşılanması için davacı devlete üç ay içinde 60 milyon euro tazminat ödemesine
b. son ödeme tarihinden itibaren bu miktara Avrupa Merkez Bankası borç verme faizinin uygulanmasına,
c.  bu miktarın kurbanların ailelerine davacı hükümet tarafından 18 ay içinde Bakanlar Kurulu gözetiminde dağıtılmasına karar verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), konuyla ilgili 2001 yılında verdiği kararda da Türkiye'yi suçlu bulmuş fakat tazminat cezasıyla ilgili hüküm bildirmeye hazır olmadığını duyurmuştu.
DAVUTOĞLU: "BİZİ BAĞLAMAZ"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kararın açıklanmasından önce yaptığı açıklamada, “Uluslararası hukuk bağlamında ne bağlayıcıdır ne de bizim açımızdan kıymet ifade eder” demişti.
Davutoğlu konu ile ilgili bir soru üzerine, “Bu dava, 10 yıl sonra tekrar gündeme getirildi. Kesinlikle uluslararası hukuk bağlamında ne bağlayıcıdır ne de bizim açımızdan kıymet ifade eder. Hukuk açısından sakıncalarının olmasının yanında zamanlaması yanlıştır. Çıkması durumunda tabii bu karar. Tam Kıbrıs’ta kapsamlı barış kapsamında müzakereler ivme kazanmışken Türkiye’nin öncülüğünde bir süreç başlamışken, kapsamlı müzakerelerin psikolojik açısından doğru olmamıştır. Bu karar alınacak olursa, bu Kıbrıs Barış Müzakereleri konusunda da şu ana kadar oluşan psikolojik atmosfere uyumlu değil” cevabını vermişti.
RUM YÖNETİMİ 1994 YILINDA BAŞVURU YAPMIŞTI
Rum Yönetimi, Türkiye'nin 1974'te Kuzey Kıbrıs'a gerçekleştirdiği askeri harekat sonrası kaybolanKıbrıslı Rumlar, yerlerinden edilmiş kişilerin ikametgah, mülkiyet ve seçim yapabilme hakları, KuzeyKıbrıs'taki Rumların yaşam koşulları ve Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Çingenelerin durumlarını gerekçe göstererek 22 Kasım 1994 tarihinde Strasbourg Mahkemesi'ne başvurmuştu.
Başvuruda, 1974 harekatıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birçok maddesinin sürekli olarak ihlal edildiği savunulmuştu. Rum Yönetimi tarafından AİHM'ye sunulan belgelerde 1974 sonrası 1491 Rumun hala kayıp olduğu, 211 bin Rumun da yerlerinde edildiği belirtmişti.
Sunulan belgeler sonrası mahkeme 2001 yılında bu durumu karara bağlamıştı. Açıklanan kararda 11 maddenin ihlal edildiği kabul edilmişti. Rumlar 2011 yılında da 3 ayrı dava açmıştı. Fakat bu kararlar tazminatla sonuçlandırılmamıştı.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAN  AÇIKLAMA
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türkiye'ye Kıbrıs için verdiği tazminat kararıyla ilgili, "Mahkemenin hakkaniyetten uzak ve yeni bir adli hata teşkil eden bu kararı, Türkiye'yi Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı müzakere edilmiş bir çözüm bulunması yönündeki kararlı tutumunu sürdürmekten alıkoyamayacaktır" açıklamasını yaptı.
Bilgiç, IV. Rum kararına ilişkin tazminat başvurusu hakkında AİHM'nin kararına dair bir soruya yanıtında, "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 1994 yılında açtığı dördüncü başvurunun 10 Mayıs 2001'de sonuçlanmasından bir gün sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ifade edilen görüşlerin geçerliliğini korumakta olduğuna" işaret edildi.
"Mahkemenin bu defa, esasa ilişkin karardan 9 yıl geçmesinin ardından, GKRY'nin tazminat konusunda yapmış olduğu müracaatı karara bağladığını" belirten Bilgiç, "Rum tarafının Kıbrıs'ta kapsamlı çözüm müzakerelerinin devam etmekte olduğu 2010 yılında yaptığı iyi niyetten uzak müracaatın, müzakerelerin sonuç vermesi için çabaların yoğunlaştırıldığı bir aşamada karara bağlanmış olduğu da dikkat çekmektedir. Bu kararın da Kıbrıs'ın gerçeklerine aykırı ve haksız olduğu, içeriği itibarıyla yanlışlık ve tutarsızlıklar ihtiva ettiği, hukuki zeminden yoksun bulunduğu ve Kıbrıs sorununun devam ettiği koşullarda uygulanma kabiliyeti olmadığı görülmektedir" değerlendirmesini yaptı.
Bilgiç, yanıtında şunları kaydetti:
"Mahkemenin hakkaniyetten uzak ve yeni bir adli hata teşkil eden bu kararı, Türkiye'yi Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı müzakere edilmiş bir çözüm bulunması yönündeki kararlı tutumunu sürdürmekten alıkoyamayacaktır. Kararın BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesindeki çabaları zorlaştırmamasını umuyor ve tüm tarafları kapsamlı çözüm müzakerelerinin biran önce başarıya ulaşmasına destek vermeye davet ediyoruz."
YUNANİSTAN TEMYİZ MAHKEMESİ KARARI
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yunanistan Temyiz Mahkemesinin Kararı: Türk Ordusunun Kıbrıs'a Müdahalesi Yasaldır.
Yunanistan'ın Temyiz Mahkemesi 21 Mart 1979 tarihinde 2658/79 sayıyla bir karar veriyor.
Karar; Türk Ordusunun Kıbrıs'a müdahalesi yasaldır. Suç, Yunan subaylarına aittir, şeklinde özetleniyor.
Bu karar. o dönemin Başbakanı Konstantin Karamanlis tarafından, "Yunanistan aleyhine kullanılabilir" gerekçesiyle kamuoyuna duyurulması yasaklanıyor. Arkasından, dava dosyaları "Çok gizli" kaydıyla kasaya konulup. saklanıyor.
Siyaset Bilimci, Hukukçu, Araştırmacı , Yazar Mustafa Nevruz Sınacı'nın internet dünyasından ve çok değerli Zeki Kentel Beyefendi tarafından bana ulaştırdığı "Kıbr&# 305;s'ta esas suçlu-Şahinlerin Gafleti-Zeki Kentel, 01 Eylül 2006" dipnotlu bilgi ve belge cümlelerinin yer aldığı sayfalardan anlaşılıyor ki:
OLAYLAR ŞÖYLE GELİŞİYOR
-"Türk Ordusunun Kıbrıs'a müdahalesi yasaldır" kararının alınmasıyla ilgili gelişmeler Şöyle karşımıza çıkıyor:
1976 yılında bir Yunanlı, mahkemeye başvurarak, 22 Temmuz 1974 tarihinde Lefkoşa üzerinde uçarken, bir uçak Güney Kıbrıslıların açtıkları ateş sonucu düşüp parçalanıyor. Yunan Delta nakliye uçağının içinde bulunan ve ölen oğlu için tazminat talebinde bulunuyor davacı Yunan vatandaşı.
Atina Mahkemesi 1978 yılında bir karar veriyor. Şöyle:
- " Davacı davasında haklıdır. Hazineden tazminat alması gerekmektedir." Ekonomi Bakanlığı tazminatı ödememek için, karara karşı çıkıyor ve temyize başvurarak, kararın bozulmasını istiyor.
KARAR BOZULMUYOR, AKSİNE GÜÇLENDİRİLİYOR
Yunan Temyiz Mahkemesi kararı bozmadığı gibi, güçlendirici bir karar veriyor. 21.03.1979 tarih ve 2658/79 sayılı kararın tam tercümesi şöyle efendim:
-"Davacı tarafından öne sürülen iddiaların gerçek olduğu, mahkememizce yapılan araştırma sonucu kanıtlandı. Zürich Antlaşmasını imzalayan taraflar, Yunanistan, Türkiye ve İngiltere "Garantör" devletler olarak, Kıbrıs'ın herhangi bir devlet ile birleşmesini ya da bölünmesini önlemek için, "Kıbrıs Cumhuriyeti" nin güvenliğini garanti altına alıp koruyacaklarına dair taahhütte bulunmuşlardır.
1974 Temmuz ayının ilk haftası içinde Kıbrıs Devlet Başkanı Makarios, Ada'da görev yapan bazı subayların, darbe girişimi hazırladığı içinde bulundukları ve kendisini öldürmeyi planladıklarını öğrenmiş ve durumu Atina'ya duyurarak, Yunanistan Devlet Başkanı General Gizikis'ten önlem alınmasını istemiştir.
Ancak Atina'daki yönetim, bu talebe resmi bir cevap vereceği ya da önlem alacağı yerde, 15 Temmuz 1974'de General Yoannidis, Makarios'a karşı, Kıbrıs'taki Yunan Birliğinin Komutanı General Yorgitsis ve General Yanakodimos ile birlikte 102 Yunan subayının da yer aldıkları darbeyi gerçekleştirdi ve Makarios'u öldürmeye teşebbüs etti.
Lefkoşa'daki Başkanlık Sarayı ağır silahlarla ateşe tutulmuş, Başkan Makarios bu saldırıdan bir mucize olarak kurtulmuştur. Kıbrıs Anayasası asi Yunan subayları tarafından çiğnendikten sonra, Nikos Samson başa getirildi. Türkiye İse 20 Temmuz 1974'de, yaratılan durum nedeniyle hukuki hakkını kullanarak Kıbrıs'a müdahalede bulunmuştur”
BU KARARLA
Bu kararla, Türkiye'nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve Garanti Anlaşmasının 4 ncü maddesi uyarınca, Türkiye'nin hukuki haklarını kullandığı ortaya çıkıyor. Yunanistan tarafından gönderilen bin Generalin yönettiği ve üst düzey subayların neredeyse tamamı Yunanlı olan RMMO'ya esir düşenler, hayatını kaybedenler, aileleri, yaşamları ve düzenleri bozulanlar, işlerini kaybedenler, yerini-yurdunu terk edip göç etmek zorunda kalanlar ve mağduriyete uğrayan herkes, Yunanistan'a karşı tazminat davası açabilecektir. Bu yolun açıldığı, açık olduğu görülmektedir.
TÜRKİYE ISGAL ETMEDİ
Türkiye, Zürich ve Londra Anlaşmalarıyla kurulan "Kıbrıs Cumhuriyeti" ni ne parçalamış ne de işgal etmiştir. Zaten bu müdahale, işgal olarak kabul edilmiş olsaydı, uluslararası tepki herhalde çok daha farklı boyutlarda gelişirdi.
1974 yılından bugüne kadar geçen zaman içinde, Birleşmiş Milletler'in ortaya koyduğu çözüm formüllerini, Kıbrıs Türk tarafı hiçbir zaman reddetmedi. Hep tartışmaya açık tutmuş olmasına rağmen, karşı taraf her defasında anlaşma masasından kaçmış, dünya kamuoyunun karşısına değişik ve anlaşılması zor koşullarla çıkmıştır.
Ne var ki, AB başta olmak üzere, Batı dünyasındakilerin büyük bir bölümü, bu gerçeğin ya farkında değildir, ya da politikaları gereği böyle davranmaktadırlar.
ÇOK ÖNEMLİ NOT:
Türkiye, "acilen ve derhal" bu ve benzer karinelerle LAHET YÜKSEK ADALET DİVANI'na başvurmak ve DAVA AÇMAK suretiyle; Güney Kıbrıs'ın, "Kabul Görmüş ve Tescil Edilmiş Evrensel Hukuka Aykırı Olarak" AB'ye kabul ve katılımının "keellemyekün" (bütün sonuçları ile) FESİH VE İPTALİ için dava açmalıdır.
AÇMAK ZORUNDADIR DA.....
Prof. Dr. ISA KAYACAN
dipnot!..
1.2002-2014 yılları arasında, Yunanistan tarafından işgal edilen "Türk Milleti'ne ait Ege Adaları" Yunanlıların defedilmesini teminle en kısa sürede geri alınmaz;
2. Louzidiu davası dolayısıyla verilen haksız/hukuksuz tazminatın iadesi istenmez;
3. Ve, Kıbrıs'ta başlatılan sözde toplumlar arası görüşmelere derhal son verilerek İLHAK kararı alınmaz ise...
BU HÜKÜMET "VATANA İHANET" ve "MİLLİ SERVETLERİ DIŞ DÜŞMANA PEŞKEŞ" SUÇU İŞLİYOR DEMEKTİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder